Bir Şehir Efsanesi: Balığın Tazesi Ankara'da yenir
Balık Ankara’da yenir!’ efsanesini, yükselenlerini ve değerini kaybetmeyenlerini Ankaralılar anlattı.
İsmet Berkan (Radikal Gazetesi Yayın Yönetmeni): ‘Çok renkli bir gece hayatı var, meraklısı biliyor’
50’lerde Menderes hükümetleri Trabzon ve Rize’yi Ankara’ya ve İstanbul’a bağlayan yolları yaptığından beri süren bir efsane, balığın tazesinin Ankara’da bulunduğu meselesi. Modern ulaşım teknikleri ve Türkiye’nin en büyük balık halinin İstanbul’da olması gerçeği, Ankara’nın Trabzon-İstanbul yolunda artık bir ara durak olmaması hali, efsaneyi çoktan bitirdi. Ama birileri hâlâ buna inanmak istiyor, ne yapalım.
İtiraf edeyim, Trilye’de dört-beş kere balık yememe rağmen bu lokantanın İstanbul’da Boğaz kıyısında sıralanmış binlerce sıradan lokantadan belirgin bir farkını göremedim. Belki ben fark etmedim, sahipleri kusuruma bakmasın. Buna karşılık, uzun yıllardır Oran’da minicik bir dükkânda hizmet veren Kalbur, özgün lezzetiyle bence iyi bir lokanta. Bütün Ankara ziyaretçilerine öneririm.
Ankara’ya iş değil de hoşça vakit geçirmek için gideceklere tek tavsiyem var, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gitsinler. Bu olağanüstü müze, maalesef bana hep Kapadokya’ya giderken Ankara’ya uğrayan Japon turistlerden başkasınca gezilmiyor izlenimi veriyor; oysa sahiden olağanüstü. Çok klasik gelecek belki ama Anıtkabir Müzesi de çok önemli eserlerin sergilendiği güzel bir müze, burayı da görmek gerek.
Murat Yetkin (Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi)
‘Balık Ankara’da yenir’ bir şehir efsanesi mi?
Karadeniz’de büyümüş, mevsimi geldiğinde Ereğli’nin Çınaraltı balıkçı barınağından çifti 50 kuruşa palamut almış, arkadaşlarla vakit geçirmek için mendirekte çapari atıp istavrit tutmuş bir ‘Ankaralı’ olarak, balık yemek benim için yalnız damakta bıraktığı lezzet değil, biraz da yediğiniz çevredir. Yıllar önce Anadolu Feneri’ndeki barınakta poyraza karşı yediğimiz kalkan tavayı, bir Mavi Yolculuk safasında, Göcek koylarından birinde, tepede dolunay, su içine dostlarla kurduğumuz yüzer-tepsi sofrada yediğimiz orfozu, Antalya limanına tepeden bakan masamızda nar gibi kızarmış sulu lahoz şişi yalnızca damakta bıraktığı lezzetiyle hatırlamıyorum ki. Yani balığı, kimse kusura bakmasın, gün batımına karşı Cunda’daki Bay Nihat’ta yemek ile, Güniz Sokak’ta, eski Schnitzel’in yerine açılmış tıkış tıkış Bay Nihat’ta yemek arasında tabii ki dağlar var.
Fevzi Hoca’nın Trabzon’da yaptığı mezgit tava, Trabzon’da olduğu için ağır gelmezdi belki. Şimdi Ankara’da iki dükkânı var: Birisi, AK Parti siyaset ve bürokrasi erbabıyla iş âleminin buluşma yerine dönen Çevre Bakanlığı tesislerindeki yeri, diğeri Gaziosmanpaşa’da, ‘sosyete’ için. Hoca, içkisiz balık satıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan en çok onu seviyor.
Bay Nihat ile Fevzi Hoca burada daha yeniler, öğrenecekler. Başta öğrenecekleri, ‘Balık Ankara’da yenir’ şehir efsanesinin kaynağı. Fevzi Hoca hâlâ sadece Doğu Karadeniz, Bay Nihat hâlâ sadece Kuzey Ege sularında. Oysa Ankara balıkçıları en başta ve en fazla balık çeşitliliği nedeniyle bu efsaneyi hak etmişlerdir.
Karadeniz’de o sabah toplanan hamsi Samsun’dan, Körfez’den hasat edilen karides İskenderun’dan, lahoz Antalya’dan, çipura İzmir’den, mevsiminde papalina Ayvalık’tan, lüfer, ahtapot Çanakkale’den, kalkan İstanbul’dan Ankara’ya öğleden sonra iner, akşam sofrada yerini bulur.
Balığın en taze ve kalitelisi buralardan önce Ankara’ya gönderilir. Çünkü Çankaya Köşkü’nden Başbakanlık Konutu’na, Genelkurmay mutfağından Amerikan, Rus, İngiliz, Fransız ve Alman sefaretlerinden başlayarak en seçkin ziyafetlerin verildiği salonlara dek, ev sahibini mahcup etmemeli, ayak kesmemelidir. Oran’da Kalbur ile 20 yıldır mütevazı bir Türkiye şöhreti yapan Mehmet ve Bilen Tekmen çiftinin, Gaziosmanpaşa’da 10 küsur yıldır kalburüstü Trilye’yi işleten Süreyya ve Mahmure Üzmez çiftinin sırrı budur.
Sedat Ergin (Hürriyet Gazetesi yazarı)
‘Oran’daki Kalbur bir lezzet mabedidir’
nkara’nın ‘En iyi balık burada yenir’ iddiası hep olmuştur. Sabah Sakarya Caddesi’nden geçerseniz gece Karadeniz’de tutulup, sabaha karşı Samsun’dan yüklenip tezgâha çıkarılan taze balık görürsünüz. Biz Körfez Lokantası geleneğiyle büyüdük. Orada sanatçısı, politikacısı, gazetecisi, öğretmeni, memuru, sendikacısı, öğrencisi hepsi yan yana oturup kafayı çekerdi. Maalesef kapandı, o gelenek şimdi bir ölçüde Kumsal’da devam ediyor. Bir de Oran’daki Kalbur benim için Türkiye’nin en önemli deniz ürünleri restoranıdır, bir lezzet mabedidir.
Ankara ve İstanbul’u karşılaştırmak Ankara’ya biraz haksızlık olur. İstanbul’un sunduğu imkânların zenginliğiyle Ankara kıyaslanamaz. Sadece Ankara değil New York, Londra, Paris, Berlin ve Moskova dışındaki dünya kentleri de kıyaslanamaz. Ankara henüz bir yüzyılını bile geride bırakmış değil, hâlâ genç bir kent. Ona rağmen sanat, kültür, bilim, eğitim alanlarında Türkiye’ye paha biçilmez katkıları olmuştur. Hafife almayın; bugün İstanbul’daki büyük bankaların genel müdürlerinin çoğu Ankara kökenli. Kültür sanat hayatına damga vuranların önemli bölümü de Ankara’dan. Ülkenin hukuki ve siyasi başkenti ile kültür ve ekonomi merkezi olan büyük kenti arasındaki kopukluk Türkiye için büyük talihsizlik.
Süreyya Üzmez (Trilye Restaurant’ın sahibi)
‘Deniz ürünleri hassastır, ilgi ister’
Ankara tarih boyunca pek çok konunun öncüsü olmuştur. Ben de bu görüşle yola çıktım. Dünyanın her ülkesinden aşçılar gelsin, Ankara Trilye’de neler oluyor diye merak etsin istedim. Dünyanın pek çok ülkesinden rezervasyon alıyoruz. Yabancı köşe yazarları bizden sitayişle bahsediyor. ‘Türkler Akdeniz’i Ankara’ya taşımış’ diye haber yazıyorlar. Trilye’yi ilk fark eden İstanbullular oldu. Bir slogan oluşturdular ve buna sadık kalıyorlar: ‘Trilye’ye uğramadan Ankara’dan dönülmez!’
Dünyadaki tüm restoranları dolaşıyor, lezzetleri yakından takip ediyorum. Ankara denizlere uzak ama merkezde. Her balık kolay ulaşabiliyor. Deniz kenarlarındaki restoranlar lokal balıklarla çalışıyor. Biz dört denizin en iyi ürünlerini getiriyoruz. Böyle güzel hammaddeyi güzel işleyince muhteşem lezzetler ortaya çıkıyor.
Trilye, balığa sevdasını vermiş bir mekândır. Derin dondurucu kullanmaz. Türkiye’nin her yerinden her sabah taze ürün getirtir. Deniz ürünü hassastır, ilgi ister. Patlıcanlı enginar, semizotlu brokoli, karides nirvana, deniz kabuklularıyla fırında lahoz, ateş tatlısı denenmeli bence.
Posted by seyfi
on 10:13 AM.
Filed under
ankara,
balık,
can balık,
Rakı Hakkında,
Rakılı Haber
.
You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0