Sarı rakı 'kazayla' keşfedilmişti...
Sarı rakıyı piyasaya çıkarma cesaretini özel sektör gösterdi. Sarı rakı Tekel Ankara Bira Fabrikası'nda 1976 yılında 'kazayla' ve 'tesadüfen' keşfedilmiş ama çıkarmaya cesaret edilmemişti. Olayın çok enteresan bir hikayesi var. Rakıya kazayla mazot karışmış. Teknisyenler viski kolonunda damıtarak temizlemiş. Ama temizledikleri bu rakıyı da şişeleyip satmamışlar. Meşe fıçılara koyup bırakmışlar öylece. Uzun zaman kalmış. Bir gün fıçı lazım olunca, damıtılarak içine konulan rakıların boşaltılması gerekmiş. Bakmışlar ki bekleye bekleye rakı sarı olmuş. Bunun sırrını çok araştırmışlar ve sonunda bulmuşlar: Taze meşe fıçı! 'Sarı rakıları ne yapmışlar?' derseniz... Şişeleyip elçiliklere, Dışişleri'ne, bakanlıklara hediye göndermişler. İlginç tarafı çok beğenilmiş... Ama Tekel yine de 'tutmaz' korkusuyla üretimine geçmemiş...
Yıl 1989... Mecidiyeköy Likör Fabrikası Müdürü iken tanıdığım Kerim Yanık'a gittim. 'Herkes sarı rakı ile uğraşıyor. Düz rakı, boğma rakı, sakızlı rakı, erik rakısı, kayısı rakısı, incir rakısı bilirim. Bu sarı rakıyı ben de yeni duydum. Nedir bu?' diye sordum. O da uzun uzun anlattı. Kerim Yanık, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde öğrenci iken 1967 yılında Tekel Ankara Bira Fabrikası'nda çalışmaya başlamış. İşçi olarak girdiği fabrikada okulu bitirdikten sonra da çalışmaya devam etmiş ve 1976 yılında Rakı Kısım Amiri olmuş. Yani bizim Kerim Bey, tarih veya coğrafya öğretmeni olacağına ülkemizin sayılı alkollü içki uzmanlarından biri olup çıkmış.
Tekel'in çeşitli illerdeki rakı, şarap, bira ve likör fabrikalarında 30 yıl çalıştıktan sonra, Tekel Alkollü İçkiler Müesese Müdür Yardımcısı iken bir ay önce emekli olan Kerim Yanık'ın sarı rakı hikayesi şöyle:
Atatürk'ün Orman Çiftliği'nde kurduğu küçük bira fabrikası, yıllar içinde büyümüş ve Tekel yönetimine geçmiş. Tekel bu fabrikada viski de yapmaya başlamış. Tekel'in İzmir, Paşabahçe, Gaziantep ve Diyarbakır fabrikalarından karayolu ve demiryolu ile dökme olarak getirilen rakı, Ankara Bira Fabrikası'nda şişelenerek Orta Anadolu piyasasına sürülürmüş. 70'li yıllarda, Ankara Bira Fabrikası, diğer fabrikalardan 80 - 81 derecede gelen rakının alkolünü, içme suyu katarak 45 dereceye düşürdükten sonra şişelermiş. Ankara fabrikasının işlediği rakı miktarı, o yıllarda 6 - 700 bin litre. Vagonlarla, 200 litrelik galvaniz tanklarda İzmir'den rakı gelirmiş. Bir gün, bu tanklardan birinin içindeki rakıya kazayla mazot karışmış. O güne kadar böyle bir durumla karşılaşmayan teknisyenler çok şaşırmış. Sorup araştırmışlar, nasıl olduğunu anlayamamışlar. Rakıyı da kıyıp dökememişler. Tekrar damıtıp temizlemek istemişler. İşleme başladıklarında sonucun ne olacağını kendileri de bilmiyormuş.
Viski kolonunda damıtmışlar
Olaya bakın siz.. 700 bin litre rakı işleyen fabrika, 200 litre hasarlı rakıyı kurtarmak için uğraşmış. Şimdi, bırakın devlet fabrikasını özel fabrikalar bile bu kadar küçük işlerle uğraşmıyor. Devlette ise savurganlığın haddi hesabı yok. Kerim Yanık anlatıyor:
"Fabrika da viski de damıtıyorduk. Viski kolonunda mazotlu rakıyı tekrar damıtarak mazotu ayırdık. Rakıyı koyacak yerimiz de yok. Viski için gelmiş yeni meşe fıçılar vardı. 'Kodos' dediğimiz, büyük bir meşe fıçının içine bu rakıyı koyduk. Ben de 1977 yılında rakı kısım amirliğinden terfi ederek fabrikanın işletme şefi oldum. Bu arada meşe fıçıya konan bizim rakıyı da unuttuk. Günün birinde benim yerime rakı kısım amiri olan arkadaş elinde bir şişe rakı ile çıktı geldi. Sarı renkte bir şişe rakı. Hepimiz şaşkınlık içinde kaldık. İşçiler, ustalar, şefler, müdürler .. 'Bu rakı böyle nasıl sarı oldu?' diye hayrete düştük. Kafa kafaya vererek rakının nasıl sarı olduğunu çözmeye çalıştık. Sarı rakı satmayı düşündük ama cesaret edemedik. Dönemin fabrika müdürü, 'Bu rakıyı satıp da milletin kafasını bulandırmayalım' dedi. Rakıyı satmaya cesaret edemedik. Ama bir yandan da 'Genel müdürlük ne der? Müfettişler soruşturma açar mı?' korkusu vardı. Hepi topu 200 litre rakı, koca fabrikanın başına dert oldu."
Büyükelçilere sarı rakı
Fabrika, sonunda genel müdürlüğün soruşturma açmasına mahal bırakmadan sorunu çözer. O yıllarda Tekel, yılbaşlarında bakanlara, milletvekillerine, Ankara'daki yabancı elçiliklere içki hediye etmektedir. Ünlü bakanlardan Tuncay Mataracı'nın Gümrük ve Tekel Bakanı olduğu 1978 yılında, bizim sarı rakı güzelce şişelenir, bakanlara, yabancı elçilere, Dışişleri Bakanlığı'na giden hediye paketlerinin içine konur. Böylece ambar hesabındaki açık kapatılacak, soruşturma açılmadan fabrika bu dertten kurtulacaktır.. Kerim Yanık, 'Bu özel bir rakıdır' diye etiketleyerek sarı rakıyı gönderdik ama korkudan ve heyecandan da öldük. Ama bizim sarı rakı çok beğenildi. 'Gene isterim' diyenler oldu. Ama biz onları atlattık" diye gülerek anlatıyor.
Sırrı meşe fıçıda
Kerim Yanık ve arkadaşları, hediye ederek sarı rakıdan kurtulurlar ama işin peşini bırakmazlar. Uzun uzun düşünüp araştırdıktan sonra sarı rakının sırrını çözerler. İşte size sarı rakının sırrı:
"Biz mazotlu rakıyı yeniden damıttıktan sonra yeni meşe fıçıya koymuştuk. Bizim rakı, meşe fıçıda uzun süre bekleyince rengi sarıya döndü. Meşedeki renk maddeleri rakıyı boyadı. Ama bu işlemin olması için rakının hiç kullanılmamış yeni meşe fıçıda dinlenmesi gerekir. Bir kere kullanılan meşe fıçıya tekrar rakı koyarsanız sararmaz. Bu nedenle sarı rakının maliyeti artar."
Tekel'in 30 yıl önce cesaret edip piyasaya süremediği sarı rakı, şimdi özel sektörün elinde, rekabette öne çıkmak için kullanılan güçlü bir silah oldu. İki rakı firması, sarı rakı rekabetine girdi Kerim Yanık, "Keşke sarı rakının patentini alsaydım. Şimdi zengin olmuştum" diye hayıflanıyor ve akşamcıların sarı rakıyı tutup tutmayacağını merak ediyor. Çünkü, kendisi de alkollü içecek konusunda piyasayı ve akşamcıları şaşırtacak yeni bir çıkış yapmaya hazırlanıyor.
BÜLENT YARDIMCI
Milliyet Business
22.05.2005
AGRO - KÜLTÜR
byardimci@milliyet.com.tr